This is default featured post 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured post 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured post 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured post 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured post 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

1 Temmuz 2011 Cuma

Başkent'e dev sağlık üssü


DÜNYANIN EN BÜYÜĞÜ OLACAK
Türkiye'de ilk kez uygulanan kamu-özel ortaklığı modelinin dünyada ve Avrupa'da yayın olarak kullanıldığını anlatan Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanı Abdulvahap Yılmaz, bu çerçevede ilk ihaleyi Kayseri Entegre Sağlık Kampüsü için yaptıklarını belirtti.
Dünyanın en büyük sağlık kampüsü olma özelliğine sahip tesisin 3 bin 566 yatak kapasiteli olacağını ve 1 milyon 500 bin metrekare alan üzerine kurulacağını bildiren Yılmaz, kampüste 1 genel, 7 dal hastanesi bulunacağını kaydetti.
Kampüste tedaviye gelenlerin yeşilin her tonuyla karşılaşacağını, otoparkların yer altında olacağını, çevre düzenlemesinde havuzların, şelalelerin bulunacağını, çocuklar için oyun alanları yapılacağını anlatan Yılmaz, kampüste bütün sosyal ihtiyaçların karşılanabileceği alanlara yer verileceğini söyledi.

PROJENİN DETAYLARI
Abdulvahap Yılmaz'ın verdiği bilgilere göre, kamu, ihaleyi alan firmaya, tesisin yapımı ve çeşitli hizmetler için 25 yıl süresince yıllık kira bedeli ödeyecek. Firma, doktor ve hemşire temini dışındaki tüm işleri ve ihtiyaçları karşılayarak tesisi faaliyet verebilir hale getirecek.
Tesisteki tüm sağlık işletmeciliği faaliyetleri Sağlık Bakanlığına bağlı olarak yürütülecek.
Firmaya, bina kullanım bedeli, bina ve arazi hizmetleri, olağanüstü bakım ve onarım hizmeti, ortak hizmetler yönetim hizmeti, mefruşat hizmeti, yer ve bahçe bakım hizmeti ve diğer tıbbi destek hizmetleri karşılığı olarak yıllık kira ödenecek.
Yapılacak pazarlıkta anlaşma sağlanması durumunda ilaçlama, otopark, temizlik, güvenlik, çamaşır ve çamaşırhane, laboratuvar, görüntüleme, sterilizasyon, dezenfeksiyon, rehabilitasyon ve atık yönetim hizmetleri de ihaleyi alacak firmaya verilecek.
Tesis, çevreci bir yaklaşımla yapılıp, enerji kullanımında tasarruflu teknolojiler tercih edilecek.
Firma, 25 yıllık sürede, tesiste kullanım ömrü dolan klima, asansör ve diğer teçhizatları yenileyecek.
Tesisin 42 ayda tamamlanması planlanıyor. Ancak bu süre üst yöneticilerin talebi doğrultusunda 36 aya indirilecek. Tesisin 30 ayda tamamlaması halinde teşvik olarak firmaya kira ödemesine 1 yıl önce başlanacak.

ESKİ HASTANELER FİRMAYA SUNULACAK
Bu projeyle kamu, sağlıkta otelcilik ve teknik hizmetlerden çekilecek ve bu konulardaki sorumluluk yüklenici firmada olacak. Örneğin ameliyathanenin herhangi bir eksiklik nedeniyle çalışamaması durumunda, bu süre içerisinde yaşanacak mali kayıp kiradan düşülecek.
Firmaya, Ankara'da halen faaliyet gösteren bazı hastanelerin ticari kullanım hakları da 25 yıllık süre için sunulacak. Bu konuda anlaşılması halinde, ticari kullanım hakkı için belirlenecek tutar kiradan düşülecek. Firma, anlaşılacak hastaneleri yıkıp yerlerine otel gibi ticari işletmeler kurabilecek. Bu tür işletmeler kurulması halinde kamuya bir miktar ödeme yapılacak.
Tesisi 25 yıl sonunda devralacak Sağlık Bakanlığı, bu sürenin sonuna gelindiğinde ihaleyi yenileyebilecek.
Hastalar ve sağlık personeli kampüsteki hastanelere, yürüyen bantlar, golf araçları, gingerlarla ulaşabilecek.
Hastaneler zemin iyileştirilmesi yapılarak depreme yanıklı olarak inşa edilecek.
Etlik'teki kampüsün bir benzeri 3 bin 660 yatak kapasiteli olarak Bilkent'te kurulacak. İstanbul İkitelli'de de 2 bin 270 yatak kapasiteli bir başka kampüs oluşturulacak.
Türkiye genelinde benzer şekilde toplam 36 bin yatak kapasiteli 41 projenin hayata geçirilmesi planlanıyor.

İşitme kaybında doğru cihazı seçmek çok önemli


İşitme kaybı, göz bozukluğu kadar normal bir durum olduğu halde, halk arasında rahatsızlıkla ilgili yanlış bilinen pek çok bilgi mevcut
İşitme kayıplarında hastayı sosyal hayata yeniden kazandıran işitme cihazlarının,işitme tembelliğine yol açtıkları veya olumsuz bir görünüme sahip oldukları düşünülüyor. Oysa kişinin ihtiyaçlarına uygun işitme cihazı, hem tıbbi, hem de sosyal açıdan hastanın hayatını kolaylaştırıyor. Odyoloji, Ses ve Konuşma bozuklukları Uzmanı İrem Konakçı, işitme kaybı ve işitme cihazları hakkında en önemli soruları yanıtladı!

İşitme kaybı neden olur?
İşitme kaybı işitmeden sorumlu kulak yapıları ya da işitme sinirinde oluşan herhangi bir soruna bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. İşitme kaybına neden olan birçok faktör bilinmektedir. Hamilelikte x-ray ışınlarına maruz kalma, kontrolsüz ilaç kullanımı gibi durumlar bebekte işitme kaybına neden olabilir. Doğum esnasında kordon dolanması ve yeni doğan sarılığı gibi bazı durumlarda yine işitme kaybı nedenleri arasında yer alır. Bu nedenle günümüzde ulusal yenidoğan işitme taraması programı ile tüm yeni doğanlara işitme testi yapılması amaçlanmakta, ayrıca sarılık, uzun süre yoğun bakımda kalma gibi durumlara bağlı olarakta ileri tetkikler yapılmaktadır. Genetik faktörler, viral hastalıklar, orta kulak iltihapları, sendromik hastalıkların bazıları, menenjit, kafa darbeleri, işitme üzerinde etkili bazı ilaçların kullanımı, yüksek sese maruz kalmak ve anormal kulak yapısı gibi daha birçok neden işitme kaybının ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir.

İşitme cihazı nedir, ne işe yarar?
Günümüzde farklı işitme kayıplarına yönelik farklı teknik özelliklere ve görünüme sahip işitme cihazları bulunmaktadır. İşitme kaybı yaşayan kişinin KBB Hekimi ve odyoloji uzmanı tarafından yapılan değerlendirmeleri sonucunda cihazdan fayda görüp göremeyeceği, fayda göreceği düşünülüyor ise hangi özelliklerdeki cihazın daha uygun olacağı belirlenir. İşitme cihazı hastalığı iyileştirmez. Tıpkı göz kusurlarında gözlüğün görmeyi kolaylaştırması gibi, kişinin cihazı ile daha iyi duymasına yardımcı olur ancak tedavi edici etki yaratmaz.

İşitme cihazı alırken nelere dikkat etmek gerekir?
Ülkemizde birçok işitme cihazı firması bulunmaktadır. Bu onlarca marka ve bunların onlarca alt modeli anlamına gelir. Bu noktada hastaların işitme cihazı seçimi ve takibi ile ilgili olarak doğru yönlendirilmelerini gerektirmektedir. Hastalar cihaz seçerken neye dikkat etmeleri gerektiğini bilmeden işitme kayıplarının tipine ve derecesine uygun olmayan, mevcut teknolojisi açısından da konuşmayı anlamasına ve ayırt etmesine yardımcı olmayacak cihazlar seçebilmektedirler.

Öncelikle bilinmesi gereken işitme testi yapılmadan önce olası hastalıkların saptanabilmesi için iyi bir kulak muayenesinin gerekliliğidir. Muayene sonrası uygulanacak cihazın saptanması, ne tip bir işitme kaybının olduğunun belirlenmesi ve sonrasında cihazda yapılacak ayarların belirlenebilmesi için çok iyi bir işitme testi yapılması gereklidir. Eğer odyolojik tanılamada bir eksik ya da hata olursa bu ileri dönemlerde büyük sorunların doğmasına neden olabilir.

KBB muayenesi ve işitme testinden sonra cihaz kullanması gereken hastanın kulak kalıbı hazırlanır. Kalıp cihazın en önemli parçalarından biridir. Kalıbın hazırlanmasından sonra uygun işitme cihazının belirlenmesi gerekir. Bu süreçte hastaların birkaç farklı cihazı deneyip, hangi cihazla daha iyi duyduğunun belirlenmesi ve işitme kaybının tipi ve derecesine göre uzmanlarca yönlendirilmesi gereklidir.

İşitme cihazı seçimi esnasında yapılan en tipik hatalardan biri cihazın sessiz ortamda denenerek seçilmesidir. İşitme testlerinin ve denemelerinin yapıldığı ortamlar sessizdir ancak günlük yaşamda böylesine izole ortamlarda bulunmayız. Dolayısıyla sessiz bir ortamda rahatlıkla duyabildiklerimizi gürültülü ortamlarda duymakta güçlük yaşayabiliriz. Bu nedenle gürültülü ortamda ne kadar iyi duyulduğu göz önünde bulundurularak seçim yapılmasında fayda vardır.

Amaç çevresel gürültüye rağmen iyi bir işitmenin sağlanması ve konuşmaları ayırt edebilmektir. Halk arasında yaygın bazı yanlış bilgiler vardır. Örneğin işitme cihazının işitme kaybını arttırdığına ya da kulağı tembelleştirdiğine dair inanışlar vardır. İşitme cihazının işitme kaybı üzerinde olumsuz bir etkisi olmaz, tam tersine daha rahat anlamayı ve dolayısı ile işitme cihazı kullanmaya ihtiyaç duymanızı sağlar. Yapılan çok büyük hatalardan biri de çocukların büyüdükçe işitmesinin düzeleceğine dair inanmaktır. Halbuki bir çocuk ne kadar erken cihazlanır ve bu konuda rehabilitasyon desteği alırsa dil gelişimi o kadar hızlı ilerler. Birçok kişi, işitme cihazının sadece yaşlılığa bağlı kullanılacağını düşünmesi ve cihaz kullanıldığında bunun sosyal yaşamında büyük olumsuzluklar yaratacağına inanması nedeniyle cihaz kullanmayı reddetmektedir.

Halbuki işitme cihazı kullanmanın gözlük kullanmaktan bir farkı olmadığının fark edilmesi, aksine sosyal yaşamda daha rahat iletişim kurmasına yardımcı olacağını fark etmesi ile yaşam kalitesi artacaktır.

İşitme gibi dış dünya ile en temel bağlantıları sağladığımız bir duyu ile ilgili doğru bilgiye sahibi olmak, sorun varsa erken müdahale etmek ve doğru cihaz seçimi ile yakın takip ile işitebilmenin ayrıcalığı yaşanabilir.

Saç dökülmesini ilk kuaförler görecek


Saç hastalıkları kolay görünmesine rağmen zor bir hastalık.

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Server Serdaroğlu, saç hastalıklarının çok kolay görünmesine rağmen zor bir hastalık olduğunu belirterek, ''Yüz güldürmesi açısından erken tanı gerekiyor'' dedi.

Serdaroğlu, bir etkinliğe katılmak için geldiği Çanakkale'de, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Dermatoloji Akademisi Derneği ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalının hazırladığı ''Saç Hastalıkları Projesi'' ile saç dökülmelerine erken tanı konulmasının amaçlandığını söyledi.

Projeyle kuaför ve eczacılara eğitim verileceğini belirten Serdaroğlu, son yıllarda saç hastalıkları hakkında hekim bilgilerinin artığını, teknoloji ve tedavi şekillerinin geliştiğini bildirdi.

Hastalıkla ilgili gelişmelerin basına yansımasıyla insanların saç dökülmesine karşı bir çözümün olduğunu öğrenmeye başladığını dile getiren Serdaroğlu, çok eski bir hastalık olan saç dökülmesinin her zaman yaşandığını, çevresel faktörlerle beslenme alışkanlıklarındaki değişimin hastalığı kısmen etkilediğini vurguladı.

Serdaroğlu, temelde genetik özelliği olanlarda kalıcı dökülmeler olabildiğine işaret ederek, ''Erkeklerdeki gibi dökülmeler, bağışıklık sistemiyle ilgili hastalıklar, saçlı derinin özel hastalıkları saçı etkileyip dökülmesine neden olabilir. Hastalığın saptanmasıyla tedavi başlar ve dökülme durdurulabilir'' dedi.

-KUAFÖRLER VE ECZACILAR KADEMELİ EĞİTİMDEN GEÇİRİLECEK-
Saçların tamamen döküldükten sonra medikal bir tedaviyle yerine getirme şansının çoğunlukla olmayacağını ifade eden Serdaroğlu, şu bilgileri verdi:

''Ne kadar erken tanı koyarsanız, tedavi o kadar erken başlar ve doğal olarak saçları koruma şansı olur. Bu konuda birçok mesleğin alanında eğitilmesi gerekiyor. Biz dernek ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi olarak aktivasyonlar yapıyoruz. Önümüzdeki 1 ya da 1,5 yıl içinde dernek sponsorluğunda kuaförlere yönelik eğitimler verilecek. Eczacı arkadaşlarımızla dermatologlarımız için de eğitimler yapacağız. Bir üst alandır bu saç hastalıkları. Bu şekilde saç dökülmesini en erken gören kuaförlerin, hastaları oyalamadan hekime göndermeleri çok önemli. Eczacılarda aynı şekilde. Herhangi bir ürünü verirken (şampuan veya bakım ürünü) düşünecek belki, ama hastanın öncelikle doktora görünmesini isteyecek. Bu şekilde kalıcı saç dökülmeleri çok erken dönemde yakalanıp, tedavi olma şansları artacak. Onlardan yardım bekliyoruz. Projeyi 1,5 yıl içinde, 3 kademe olarak düşünüyoruz. Bu bir saç hastalıkları projesi. Kuaförlerle başlayacağız, eczacılarla devam edeceğiz, sonra dermatologlara özel spesifik bir eğitim...''

-''YÜZ GÜLDÜRMESİ AÇISINDAN DA ERKEN TANI ÖNEMLİ-
''Günde 100 tel saç dökülmesi normal olarak algılanıyor, bu doğrudur. Ama insanların oturup bütün gün kaç tane saçının döküldüğünü sayması, her gün bunu yapması mümkün değil. Banyoda, yastıkta toplarsınız da sokakta dolaşırken dökülen saçlarınızın farkında bile olmazsınız'' diyen Serdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Saçlarım eskiye göre daha çok dökülüyor, banyoya girdiğimde daha fazla yumak olmaya başladı' gibi yakınmaların hepsini bırakalım. Saçınızı çekersiniz, çok zorlamadan her seferinde elinize 3-4 tane saç geliyorsa bir problem var demektir. Tabi her dökülen saç bir hastalık anlamına da gelmeyecek. Eğer dökülen saç sayınız artmış, iki ayı da aşmışsa o zaman bir doktora gitmek gerekiyor. Ama 2 ay içinde mevsimsel dökülmelerin normale dönme şansı da yüksek. İki ay sonunda bu hala devam ediyorsa o zaman bir dermatoloğa başvurulması gerekiyor. Onun dışında saçlı deride kızarıklık, kepeklenme ve yaralar görmüşseniz, bunlar da saçın kaybıyla sonuçlanmışsa artık beklemeye gerek yoktur. Doktora başvurmak gerekiyor.''

Serdaroğlu, hastalıkta tanı olanaklarının sadece görsel olmadığını, mikroskop kullandıklarını, biyopsi ve kan testleri yaptıklarını, teşhisi koyduktan sonra da tedavinin başlatıldığını ifade etti.

Tedavi süresinin hastalığın yapısına bağlı olarak değiştiğine dikkati çeken Serdaroğlu, ''Hayat boyu mu olacak? Yıllarca mı sürecek? Belli bir süre mi olacak? Bunları saptamamız gerekiyor. Çok kolay görünüp, çok zor bir hastalık. Yüz güldürmesi açısından erken tanı gerekiyor. Hastaların ve insanların bilinçli olması, gereksiz reklam ve ürün kullanmaması, mutlaka profesyonel danışma alınması gerekiyor'' dedi.

Cinsel hayatı canlandıran vitamin


Uzmanlar kandaki bu vitaminin oranı yükseldikçe, cinsel isteğin de arttığını belirtti.


Avusturya’da bulunan Graz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin yürüttüğü araştırma sonucunda, D vitamininin cinsel hayatı canlandırdığı tespit edildi.


Milliyet'te de bulunan habere göre, uzmanların 2 bin 300 erkek üzerinde birkaç ay boyunca yürüttüğü çalışmada, vücuttaki D vitamini oranı ile testosteron seviyeleri karşılaştırıldı. Araştırma sonucunda, vücudunda daha fazla D vitamini bulunan erkeklerin testosteron seviyelerinin yüksek, idrak kabiliyetleri ve hafızalarının da daha güçlü olduğu görüldü. Uzmanlar kandaki D vitamini oranı yükseldikçe, cinsel isteğin de arttığını belirtti.